gül kurusu gül

Resûlullah (sav);

Yürürken sahabilerinin gerisinde yürürdü.

Birisiyle karşılaştığı zaman önce kendisi selam verirdi.

Resûlullah Aleyhisselâm daima düşünceli idi.

Kendisinin susması, konuşmasından uzun sürerdi.

Resûlullah Aleyhisselâm lüzumsuz yere konuşmazdı.

Söze başlarken de sözü bitirirken de Allah’ın ismini anardı.

Konuşurken kısa ve özlü kelimelerle konuşurdu.

Resûlullah’ın sözleri hep gerçek ve yerinde idi.

Resûlullah Aleyhisselâm konuşurken ne fazla, ne de eksik söz kullanırdı.

Kimsenin gönlünü kırmaz, kimseyi hor görmezdi.

En ufak nimete bile saygı gösterirdi.

Bir nimeti ne hoşuna gittiği için över, ne de hoşlanmadığı için yererdi.

Dünya için, dünya işleri için kızmazdı; fakat bir hak çiğnenmek istendiği zaman, onun öcünü almadıkça hiçbir şey kızgınlığının önüne geçemezdi.

Kendi şahsı için asla kızmaz ve öç almazdı.

Bir şeye işaret edeceği zaman parmağıyla değil, bütün eliyle işaret ederdi.

Hayret ve taaccüp ettiği zaman elinin duruşunu tersine çevirir, yani avucu göğe doğru ise onu yere doğru, yere doğru ise onu göğe doğru çevirirdi.

Konuşurken el hareketi yapar, sağ elinin avucunu sol elinin başparmağının iç tarafına vurur dururdu.

Kızdığı zaman kızgınlıktan hemen vazgeçer ve kızgınlığını belli etmezdi.

Neşelendiği, ferahlandığı zaman gözlerini yumardı.

En fazla gülmesi gülümsemekti. Gülümserken de ağzındaki dişleri inci taneleri gibi görünürdü.

Hz. Âişe’nin bildirdiğine göre; Peygamberimiz Aleyhisselâm insanların en güzel ahlaklısı idi. Hiçbir çirkin söz söylemez ve hiçbir çirkin harekete tenezzül etmezdi.

Çarşı ve pazarlarda bağırıp çağırmaz, kötülüğü kötülükle karşılamazdı. Fakat affeder ve bağışlardı.

İnsanların en naziği, en iyi huylusu ve en güleci idi.

Allah yolunda cihat dışında ne bir hizmetçiye, ne bir cariyeye ne de bir kimseye el kaldırmıştır.

Kaynak: Miftâhu’t-Tevhid ve’t-Takvâ