Ebû Hüreyre (ra)’nin rivayet ettiği hadis-i şerifte: “İsrailoğullarının içinde öyle kimseler vardır ki, onlar peygamber olmadıkları halde kendilerine haber ilham olunurdu. Eğer ümmetim içinde de bunlardan bir kimse bulunursa (ki, şüphesiz bulunacaktır), muhakkak Ömer onlardandır.” (Buhârî, Fedâilu Ashâbu’n-Nebi 16) buyrulur.
Kerametin varlığı ve mahiyeti hususunda Aziz ve Celil olan Allah Kur’an-ı Kerim’de buyurmuştur ki: “Biz, hakikaten insanoğlunu şan ve şeref sahibi kıldık. Onları, (çeşitli nakil vasıtaları ile) karada ve denizde taşıdık; kendilerine güzel güzel rızıklar verdik; yine onları, yarattıklarımızın birçoğundan cidden üstün kıldık.” (İsra Sûresi, 70)
Kur’an ve Sünnet’e sadakatle tâbi olan mürşid-i kâmili görenler ve dinleyenler haz duyarlar. Sözleri bıkkınlık değil, sıdk ve sefa verir. Dilleri şeriat hikmetlerine, hakikat sırlarına ve mana inceliklerine tercümanlık eder.
Ayet-i kerimeleri ve hadis-i şerifleri güzel ve doğru anlamak ve bu hakka dair daha geniş bilgi öğrenmek isteyenler; Şeyhülislam Sadettin Efendi’nin (Sadettin Efendi’nin Fetevâsı, Şeyh Şaban-ı Veli Menâkıbı), Kayseri müftüsü Ahmet Remzi Efendi’nin (Müftü Ahmet Remzi Efendi, Kayseri Raşit Efendi Ktph., n.1174), Malkara kaza kadısı Ömer Ziyâüddin Dağıstanî’nin (Beyânât-ı Fetevâ-yı Ömeriyye) fetvalarından gereğince istifade edebilirler.
Ebû Ali Dekkâk (ks) şöyle diyor: “Mürebbisi olmayan kişi, kendi kendine hüdayinabit olarak biten bir ağaç gibidir. O, çiçek açar; fakat meyve vermez. Diz dize ve tedrici bir şekilde tarikatın adabını öğretecek bir mürşid-i kâmile bağlı olmayan müridin durumu da böyledir. Bu mürid hevâ ve hevesine uyar, başka bir kurtuluş yolu da bulamaz.”
Peygamber (sav) Efendimiz buyurdu ki:
“Dikkat edin, size bir şey tavsiye edeyim mi? Allah onunla günahlarınızı mahveder ve derecelerinizi yükseltir.” Ashab: Evet, Ey Allah’ın Resûlü, söyleyin, dediler. Resûlullah (sav): “Güçlüklere rağmen abdesti yerli yerince almak, mescitlere doğru adımınızı çokça atmak, namazdan sonra diğer namazı beklemek, Cenâb-ı Hakk’ın âsârını düşünmek. İşte bu rabıtanızdır, işte bu rabıtanızdır.” buyurmuştur.
Kaynak: Rabıta Risalesi / Miftâhu’l-Usûl